Kerime Yıldız kerımeyıldı[email protected] Tıbbiyeden Şehâdete Çanakkale Savasları'nda şehit düsen tıbbiyeli öğrencileri anmak için Sağlık-Sen tarafından düzenlenen 'Tıbbiyeden Şehâdete' programı vesilesiyle Çanakkale'deydim. Çarşamba aksamı, Eceabat Belediyesi Sosyal Tesislerinde, etli bulgur pilavı ve üzüm hoşafı ikramından sonra şehitler için Kuran-ı Kerim okundu. Saygı durusu ve İstiklâl Marsı'nın arkasından Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memis söz alarak, şehit tıbbiyeliler ve geleneksel hâle getirdikleri anma programı hakkında bilgi verdi. Yavuz Bahadıroğlu'nun konuşması, ilâhiler ve Ahmet Yenilmez'in gösterisi ile devam eden programın asıl anlamlı kısmı, gece yarısına doğru başladı. Çanakkale'ye gece gidebilmek, yıllardır hayalimdi. Çanakkale muhibbi bazı insanlar hatırlıyorum. Sabaha kadar siperlerde vakit geçiyorlardı. Cok imrenindim. Gece yarısı Eceabat'tan arabalarla yola çıktık. Yolda ellerinde bayrak ve meşaleler olan bir grup gence rastladık. Kanlısırt'a ulaşınca arabalardan inip, 57. Alay Sehitliği'ne doğru yürümeye başladık. Sağlık-Sen'in organizasyonu, gerçekten çok iyiydi. Şehitliğe çıktığımızda dinlenmek için çadırlar kurulmuş; çay demlenmişti. Soğuk için de tedbir alınmıştı. Bölge hakkında bilgi veren rehber Salih Bey, bizi, şehitlerin asıl istiratgâhı olan Kesikdere'ye doğru indirdi. Ay ışığında, Çanakkale şehitlerini dinlemek daha bir başka oluyor. Salih Bey, "Bundan 15-20 yıl evvel bunları anlatamazdık. Şehitlerin imanından bahsedince 'Buralar türbe değil' diye kızanlar olurdu" dedi. Cok şükür, tekbir getirerek şehit düşenler, tekbirlerle anılıyorlar artık. Sabah gün ağarmaya başlamadan evvel, şehitler için Kur'an okundu. Bu sırada gece yolda gördüğümüz üniversite öğrencileri geldiler. Sağlık-Sen'in ikramı buğday çorbasını içerken biraz sohbet ettik. Önceki aksam saat sekizde yola çıkmışlar. Birkaç kez mola vererek 9 saat yürümüşler. Baslarında hocaları Niyazi Sezen vardı. Bu gençler, COMÜ Çanakkale Savaşlarını Araştırma ve Tanıtma Topluluğu üyeleriymis. Topluluk, 2003'te kurulmuş. 2005 yılından beri her yıl 19 Mayıs gecesi, Eceabat'tan başlayarak bu yürüyüşü yapmışlar. Yaptıklarının ne kadar mühim olduğunu söyleyip tebrik ettim. 1933 yılında Nihal Atsız ve bir avuç arkadaşının ilk Çanakkale yürüyüşünü anlattım. Cok uzun yıllar sonra 57. Alay Yürüyüşü başlayınca, yıllardır Anzakları üzülerek seyreden yöre halkının "Artık bizim çocuklar da geliyorlar" diye sevindiklerini söyleyerek, "Bana göre Kesikdere'de yatanlar, "Bizim çocuklar gene geldiler" diye birbirlerine sevinçle fısıldıyorlar" dedim. Benimki de laf! Bu gençler bunu hissetmeseler, gece boyunca neredeyse bir ibâdet askıyla o kadar yolu yürürler mi? "Sizi, Türkiye niçin bilmiyor?" diye sordum. "Bilmesinler, böyle daha iyi" dediler. Elli kişi kadarlarmıs. Bu sadeliği korumak istiyorlar. Yok olmaz. Türkiye, bu çocukları bilsin. Anne ve babalar, şehitlerimizi böyle müstesna bir şekilde anan bu gençleri, çocuklarına örnek göstersinler. Gençlerin büyük kısmı ve hocaları Niyazi Bey, dokuz saattir yolda olmalarına rağmen dimdik ayaktaydılar. Yorulanlar ise sâdece yorgundular. Sıkıntı veya oflayıp puflama yoktu. "Daha yolumuz var. Conkbayırı'na doğru devam edeceğiz" dediler. Onlarla Conkbayırı'na yürümeyi, o kadar istedim ki. Maalesef dönmek zorundaydık. Seneye inşallah. Hem de Eceabat'tan başlayarak. Çanakkale'yi unutmamalı ve unutturmamalıyız. Yüz bir yıl evvel 19 Mayıs gecesi şehit olan binlerce vatan evladını ve tıbbiyelileri lâyıkıyla anan Sağlık-Sen çalışanlarını tebrik ediyorum.